12 Eylül 2015 Cumartesi

BU KADAR ÇOK DÜŞÜNMEYECEKSİN ARKADAŞ!!!




Fazla düşünmenin zararlarını fazlasıyla görmüş olan biri olarak bu kötü huydan bir türlü vazgeçemiyorum sevgili okuyucum.Hafiften başlayan hafıza kaybı sorunumun da -hafıza kaybı dediğim şey çoğu şeyi hatırlayamıyor olmak- bu sebepten olduğunu söyledi doktorcuğum fakat gel gör ki beni şizofren etmeye yetecek olması bile beni korkutmuyor, ben bir konu hakkında yüzlerce senaryo yazmasam akışına bıraksam olmaz.O felaket senaryoları yazılacak arkadaş!Ne yalan söyleyeyim sevgili okuyucum bu durum çok yordu beni çok zararı var bana bir defa mutsuzluğuma sebep olması başlı başına zarar.Kendime dert ettiğim yetmiyormuş gibi etrafımdakileri de bunaltıyorum ama valla bunlar hep fazla önemsemekten, önemsemesem banane kim ne yapmış kimin ne derdi var dimi ama??Hem bunları düşünüyorsam mutlaka bir sebep vardır.Valla çok şey istiyor değilim, sevdiğimle ve sevdiklerimle geçen mutlu huzurlu ve sakin bir hayattan başka.
Neyse ben yine böyle kendi kendime bir sürü kötü düşüncelere kapılmış olduğum bir günün  ardından sevdiğimin gözlerindeki  o yorgun ifadenin ardında koskoca bir huzur gördüm ve her şeye rağmen iyi ki diyebildim.

30 Ağustos 2015 Pazar

Hoşgeldin Huzurum



Bir insanı tüm umutlarınızı kaybetmiş, her şeyden vazgeçmişken nasıl sevebilirsiniz?Nasıl içten gelen bir gülümseme sizi bu kadar mutlu edebilir?Kader midir bu yoksa seçim mi?Seçimse iyi bir seçim kaderse Allah tarafından çok seviliyorum düşüncesine kapılırsınız ve tüm bu olanlar ummadığınız bir anda gerçekleşir.Bende bir gün hiç ummadığım bir anda en güzel hikayeme kahraman oldum, iyi ki de oldum.:)Hayatımda yaşadığım en güzel duyguları da tatmış oldum, şimdi geriye bakıyorumda arkamızda iyi kötü birçok gün bırakmışız ama kötü hiçbir gün yıldırmamış bizi sevmişiz doyasıya, fazlasıyla...Güvenmişim bir çocuğun babasına güvenmesi gibi, sevmişim sorgusuz sualsiz, içim ısınmış sana, benim hayallerime en çok sen yakışmışsın ve böylelikle
                                ''Mutluluk öyle ansızın gelmiş, bir bahar akşamı.''

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Umut Işığım (5) ''SON''


  En son yaşananlardan sonra toparlayamadı genç kız kendini.Her şeyi beklerdi ondan ama yaşananlara yada ona yapılan bu saygısızlığa hazır değildi.Ağır bir üzüntünün ardından derin bir nefret kapladı yüreğini, hayata insanlara yaşama dair büyük bir nefret ve nefret edilen bir dünyada yaşamaya çalışmak için ızdıraptan başka bir şey değildi.Zorla kabul ettiği tedaviyi de reddetti böylelikle, gün geçtikçe çöküyor umutsuzluğun ve mutsuzluğun girdabında yok oluyordu.Çözüm bitmiş her şey yok olmuştu ve şimdi beklenen tek şey ölüm olmuştu.Ne ürpertici kelimedir ''ÖLÜM''!Herkeste farklı bir etki yaratır fakat kız için beklenen bir eylemden öte değildi...
  Yeni güne bir GÜNAYDIN mesajıyla uyandı kız, rehberinde kayıtlı olmayan bu numara zihnine bir çiviyle çakılmıştı sanki hemen tanıdı bu numarayı ne yapacağını bilemedi eli ayağı titremeye başladı ve sakinleşmeye çalışarak basit bir günaydın mesajı da o yolladı.
Bir anda bütün öfkesi kaybolmuş olacak ki vücudunun her bir noktasında görülüyordu mutluluğu.-Sevgi ne büyük şeydi öyle önüne hiçbir duygu geçemiyordu.-Her neyse bir mesaj daha geldi görüşmek istiyordu genç adam önemli diyordu mesajında kızın ayağa kalkacak hali olmasa da bu onun uzun süredir beklediği bir teklifti ve reddedemezdi.Kabul etti bu teklifi ve akşam için sözleştiler.Kız yataktan çıkabilmek için bir kaç ilaç aldı yoksa yataktan çıkması mümkün değildi, mutlu hissediyordu nedense.Çökmüş suratına aynada bir iki dokunuş yaptı,değişim mucizevi olmasa da onu tatmin etmeye yetti.Evden çıktı başı dönüyor midesi bulanıyordu tek sebebi heyecan olsa gerekti.(Yanılıyordu genç kız.)Sözleştikleri yerde onu beklerken kafasını kaldırmasıyla gördü onu ileride ona doğru yaklaşıyordu fakat o yaklaştıkça görüntü bulanıklaşmaya başladı gözlerini kısması fayda etmedi görüntüyü netleştirmeye.Yavaş yavaş görüntü kaybolmaya sesler uğuldamaya başladı bir baş ağrısı beynini deliyordu sanki dayanılmaz bir acı hissetti ve dudaklarından zar zor bir kaç kelime döküldü o an;
''Hoşgeldin ölüm, beklenmeyen zamanda geldin...''



                                                                                                 VE SON.

29 Mart 2015 Pazar

Umut Işığım (4)


Zarflar her geçen gün biraz daha azalıyordu, bu azalma kızın acısını da azaltmaya başlıyordu ama tükenmiş değildi elbet.Belki de diye düşündü belki de bir gün gerçekten bitecek.Unutamayacak ama acısı tükenecek tamamen.Unutmak diye bir şeyin olduğuna inanmıyordu ve bu lafı söyleyenlere öfkeleniyordu içten içe, nasıl unutabilirdi ki onca güzel şeyleri.Hem hastalık yoksa unutmakta mümkün değildi teorik olarak.Bu düşünceler arasında telefonun titremesiyle irkildi birden, bir randevu hatırlatmasıydı bu hazırlanıp çıkması bir saat sürmedi.Artık sosyal yaşamda bir yer edinebiliyordu ruhen, görünürde ki tek engel hastalığı gibiydi ama bunun onun için hiçbir önemi yoktu.Ölümden korkmuyordu zamanının tükenişinin mutlu bir şekilde olması için elinden geleni yapacaktı.Belki de başarıyordu bunu farkında olmadan, mektuplarını yazılarını bir saplantı halinden çıkarmış normal yaşama geri dönmüş üstelik tedaviye bile başlamıştı.(Bunu her ne kadar ailesi için yapsa da bir adımdı.)Tüm duygusal acıları bir kenara bırakmasına acısının hafiflemesine rağmen kendine vermiş olduğu bir söz vardı ve bu sözü tutup kalan son zarfı da ulaşması gereken yere ulaştıracaktı.Fakat her ne kadar acısının hafiflemiş olduğunu hissetsede içinde bastıramadığı bazı duyguların olduğu kesindi...
      Akşam olmuş güzel geçmiş bir günün ardından evde yorgun bir halde elinde kalan son yazıyı defalarca okur halde buldu kendini kız.Kalan son zarfı da kapıya bırakacak ve bu hikayenin de sonunu orada yazacaktı, en azından o öyle umuyordu, sadece iki gün kalmıştı bunu yapmak için.Neden bu zarfları ona ulaştırdığını anlayamadıysa da yapmalıydı, yapmalıydı çünkü hisler yanıltmazdı...
      İki günün nasıl geçtiğini anlamadan kapıda buldu kendini.Daha önce defalarca geldiği bu kapıda yine aynı hislerle dikiliyordu.Hani hafiflemişti acısı o zaman böyle hissetmekte niyeydi? Bir duygu karmaşasının içinde eli birden kapı tokmağına gitmişti nasıl olmuştu bu midesine ağrılar girdi yüzü kızardı evet kapıyı çalmıştı neden yapmıştı ki bunu.İçinden Allah'ım ne olur açmasın lütfen lütfen nasıl yaptın bunu aptal, ne olur açılmasın derken birden kapı açıldı ve işte aylardır kokusuna hasret kaldığı adam karşısında öylece şaşkın gözlerle ona bakıyordu.Ne yapacağını şaşırdı güçlü durmaya çalıştı ama gözünden dökülen yaşlara engel olamadı, elindeki zarf yere düştü dizlerinin bağları çözüldü düşmemek için direndi.İşte tüm fırtınalar kopmuştu, o an aynı anda hem cennet hemde cehennem olmuştu orası onun için.Genç adam şaşkın bir şekilde yere düşen zarfı eline aldı ve kızın kulağına eğilerek ''Bunlar yaşaman gerekenlerdi ya benimle yada bir başkasıyla şimdi gitmelisin.Üstesinden geleceksin eminim.'' diyerek kapıyı kapattı.Kapanan kapının sesiyle kendine geldi kız bu asla beklemediği bir şeydi neler yaşanmıştı öyle halen aklı almıyordu.Eve döndüğünde olan biteni anlamaya çalışıyordu nasıl yapabilmişti bunu nasıl gitti eli o kapı tokmağına.Beynindeki uğultu dinmiyordu ve yaşadığı en şiddetli baş ağrısını hissetti bir an en şiddetli acıyı...Bütün yaşanmışlıklar tek bir seferliğine gözünün önünden geçmişti yastığında burnundan gelen kanı gördü ve derin bir uykuya daldı...
      Elinde kahvesiyle bir boşluğa saplanmıştı genç adamın gözleri.Neydi şimdi bu?Aylarca gelen o mektuplar, her seferinde kapının arkasında izlediği bu durum niye bu sefer değişmişti neden yine kapının ardından izleyememişti.İlk defa vicdan azabı çekmişti, kendisininde bir vicdanı olduğunu fark etmesi insani duygularının olduğunu hatırlattı ona.Oysa mutluydu o yalan ve yapay dünyasında, duygudan yoksun ilişkiler tatmin ediyordu onu.Birinin yok oluşunu görmezden gelmek en kolayıydı, bugüne kadar böyle üstesinden gelmişti ama bu sefer bedenende tükenişi görmek onu derinden etkiledi.Ne yapacağını bilemiyordu ama her şey için çok geçti...


                                                                 DEVAMI GELECEK...