25 Eylül 2014 Perşembe

Umut Işığım (3)



Nefes alıyorsan yaşıyorsun demekti ama bu kız için geçerli değildi.Nefes alıyor ama yaşayamıyordu, o bu yaşama ait eğildi, o hep eksikti ve zaten ona biçilen yaşamın sonlarına yaklaşıyordu.Tükeniyor ve tükenişini izliyordu -bunu ilk olarak aynada kendini tanıyamadığında fark etmişti-.Masanın üzerindeki zarfların bir bir azalması gerekirken bunca zaman sadece tek bir zarf eksilmişti.
İlk zarfı bıraktıktan sonra kendini toparlayamadı yanıt bekledi, gelmeyen...O zaten çok acılar çekmişti bunun canını yakmaması gerekirdi, belkide gereksiz bir sitemdi bu yaptığı.Acele etmesi gerekiyordu, ayağa kalktı bu sefer tek bir zarf yoktu elinde telafi etmesi gereken günler vardı çünkü.Hazırlandı ve dışarı attı kendini.Dışarıdaki lodos kızın iç dünyasının bir yansıması gibiydi, hırçın, ama bu hırçınlık kıza huzur veriyordu.Anılar zihninin her bir köşesini kaplamıştı anıları tekrar yaşıyordu gözlerinde
''Kız:Biliyor musun alsan beni götürsen şöyle bir sahil kasabasına sen ve ben olsak bitek yeni bir yaşam olsa, huzur bulsak birbirimizde, demişti.
Çocuk:Sustu ve sadece kızın gözlerinin içine bakarak gülümseyebilmişti.''
Anılar böyle geçiyordu kızın gözlerinden, her yaşayışta bir yara daha açılıyordu en derinden...
Yol bu sefer o kadarda uzun gelmemişti, belkide o ilk heyecanı kalmadığından.Kendini kapının önünde buldu bu sefer gözyaşlarına direnmeyi başarmıştı.Zarfları usulca kapının eşiğine bıraktı ve arkasını dönüp uzaklaştı, arkasında onu izleyen gözlerden habersizdi...

                             
                             

                                                                       DEVAMI GELECEK...


   

                             

18 Eylül 2014 Perşembe

Umut Işığım (2)



Zaman akıp giderken gitmeyen tek şey anılardı...
Kız sürekli düşünüyordu, kullanıldığını sevilmediğini değer görmediğini ve bunların tam aksini...Öyle bir şeydi ki bu yorum yapamıyor, tanımlayamıyordu.Her yeni gün sona bir adım daha yaklaşmaktı ve en acısı da sonunun yakın olduğunu bilmekti.Gerçi artık acıyı hissetmiyordu kız, hastalığını öğrendiğinde de bu böyle olmuştu.O zaten böyle iğrenç karakterlerin nefes aldığı bir dünyada nefes almayı kendine bir hakaret olarak görüyordu.Bu yüzden ölüm ona hiç koymamıştı.Onun canını yakacak tek şey zamansız gidişin yakın olması ve söyleyeceklerinin içinde kalması olacaktı.Kız buna asla izin vermeyecekti bir karar aldı yazdıklarını ona ulaştıracaktı, hemde kendi elleriyle...


                                                                                                      DEVAMI GELECEK...

9 Eylül 2014 Salı

Umut Işığım


Uyandığında etrafın dağınıklığının yüreğinin dağınıklığının yanında bir hiç kaldığını farketti kız.Güneş henüz doğmamıştı bile bir süredir böyleydi uyku düzeni, uykuya yenik düştüğünde uyuyordu uyandığı saatler belli belirsiz saatlerdi.Uyanır uyanmaz bir sigara yaktı, onu yalnız bırakmayan tek şey oymuş gibi.Olur olmaz düşüncelerin birinde buldu yine kendini.Sorgulamaktan yorulmamıştı, hiç bıkmadan sorguluyordu yaşananları, milyon tane teori üretti böyle olmalarındaki nedenlerle alakalı ama hep en olumlusuna inanmaya çalışıyordu, hiç bir kötü sıfatı yakıştıramıyordu sevdiğine.Ruhu çok yorgundu kızın o bunları yaşamak için çok küçüktü henüz, hayatın acımasızlığının yüzüne vurulması onu çıkışı olmayan bir yola sürüklüyordu.Yatağından kalktığında masanın üzerindeki kağıtlar gözüne çarptı ona yazdığı bir sürü mektup, şiir, satırlar orada öylece ona bakıyorlardı yüzünde buruk bir tebessümle eline kağıtlardan bir tanesini aldı ve hafif bir sesle kelimeler döküldü dudaklarından:
''Bazen her şeyi göze alırsın, sebebi yoktur, sen benim her şeyi göze aldığımsın ama yavaş yavaş kaybediyorum seni farkındayım, kızıyorum kırılıyorum korkuyorum n'olur tut ellerimden.''
sustu kız onun yerine tek bir damla göz yaşı konuştu...


                                                                                               DEVAMI GELECEK...



7 Eylül 2014 Pazar

''Günün özlü sözü.''




Herşeyim ol demiştim, koskoca bir hiç oldu.
Benim herşeyim oldu, buna uygun davranmayı bilemedi.
Şimdi ne o nede ben herşeydik, koskoca bir hiçten ibarettik.




Dipnot:Sanırsam kısa cümlelerle kendimi daha iyi anlatabiliyorum. -.-

Buruk bir tebessüm var dudaklarımda



Buruk bir tebessüm var artık dudaklarımda, gülümsemeyi unutmamak adına.
Paramparça olmuş olsada yüreğim, tedavi olmayı bekliyor umutla.
Direnmeye yorgun düşmüş olsada ruhum, kalkmayı biliyor usulca.
Ve sonra, aklımın sorguları başlıyor...
Kalbimle aklım arasında bir savaş çıkıyor bunun sonucunda.
Aklım suçluyor kalbimi, hor görüyor, aşağılıyor yüreğimi.
Değer vermek suç olmuş farkında olmadan, sevmelere ceza var...
Uzun bir savaş bu aklımla kalbim arasında ama galip geliyor kalbim.
Duygular, acılar varken sus sorgulama artık acı çektirme  bu yüreğe sus! diyor.
Her savaş galibi gibi o da yorgun, her mağlubiyet alan taraf gibi de yıkık aklımın her bir köşesi...

3 Eylül 2014 Çarşamba

Sevgili okuyucum sadece okuma arada bir yorum yap.
Bak bana en yakın sensin şu an gel az dertleşelim, ne de olsa okudun yazılarımı en yakınım kadar sende biliyorsun artık yaşadıklarımı.Bir tavsiye ver geçsin artık şu acılar, bak dışarıda yağmur yağıyor miss gibi beton kokuyor! Yağmurla aksın gitsin acılar.
Okuduğunu anladığım an sevincinden öldüğüm okuyucum ben o kadar yazdım herkes beğendi de bu beğenmedi mi de takmadı, bir lafını bile yapmadı. Ahh ahh oysa ne umutlarla açmıştım bu bloğu hayallerim tek tek suya düştü. Ben adama sayfalar yazmışım adam beni gram takmamış ben halen dert yanıyorum bide okuyucumdan tavsiye istiyorum bu nasıl bi yüzsüzlükse.Zaten bana sorsan ben bu adama aşıkta olmadım okuyucum ama ona bir değer vermişim ki sorma tüm matematikçilerin aklı şaşar!
Yok yok ben akıllanmam yazmaya devam...