29 Mart 2015 Pazar

Umut Işığım (4)


Zarflar her geçen gün biraz daha azalıyordu, bu azalma kızın acısını da azaltmaya başlıyordu ama tükenmiş değildi elbet.Belki de diye düşündü belki de bir gün gerçekten bitecek.Unutamayacak ama acısı tükenecek tamamen.Unutmak diye bir şeyin olduğuna inanmıyordu ve bu lafı söyleyenlere öfkeleniyordu içten içe, nasıl unutabilirdi ki onca güzel şeyleri.Hem hastalık yoksa unutmakta mümkün değildi teorik olarak.Bu düşünceler arasında telefonun titremesiyle irkildi birden, bir randevu hatırlatmasıydı bu hazırlanıp çıkması bir saat sürmedi.Artık sosyal yaşamda bir yer edinebiliyordu ruhen, görünürde ki tek engel hastalığı gibiydi ama bunun onun için hiçbir önemi yoktu.Ölümden korkmuyordu zamanının tükenişinin mutlu bir şekilde olması için elinden geleni yapacaktı.Belki de başarıyordu bunu farkında olmadan, mektuplarını yazılarını bir saplantı halinden çıkarmış normal yaşama geri dönmüş üstelik tedaviye bile başlamıştı.(Bunu her ne kadar ailesi için yapsa da bir adımdı.)Tüm duygusal acıları bir kenara bırakmasına acısının hafiflemesine rağmen kendine vermiş olduğu bir söz vardı ve bu sözü tutup kalan son zarfı da ulaşması gereken yere ulaştıracaktı.Fakat her ne kadar acısının hafiflemiş olduğunu hissetsede içinde bastıramadığı bazı duyguların olduğu kesindi...
      Akşam olmuş güzel geçmiş bir günün ardından evde yorgun bir halde elinde kalan son yazıyı defalarca okur halde buldu kendini kız.Kalan son zarfı da kapıya bırakacak ve bu hikayenin de sonunu orada yazacaktı, en azından o öyle umuyordu, sadece iki gün kalmıştı bunu yapmak için.Neden bu zarfları ona ulaştırdığını anlayamadıysa da yapmalıydı, yapmalıydı çünkü hisler yanıltmazdı...
      İki günün nasıl geçtiğini anlamadan kapıda buldu kendini.Daha önce defalarca geldiği bu kapıda yine aynı hislerle dikiliyordu.Hani hafiflemişti acısı o zaman böyle hissetmekte niyeydi? Bir duygu karmaşasının içinde eli birden kapı tokmağına gitmişti nasıl olmuştu bu midesine ağrılar girdi yüzü kızardı evet kapıyı çalmıştı neden yapmıştı ki bunu.İçinden Allah'ım ne olur açmasın lütfen lütfen nasıl yaptın bunu aptal, ne olur açılmasın derken birden kapı açıldı ve işte aylardır kokusuna hasret kaldığı adam karşısında öylece şaşkın gözlerle ona bakıyordu.Ne yapacağını şaşırdı güçlü durmaya çalıştı ama gözünden dökülen yaşlara engel olamadı, elindeki zarf yere düştü dizlerinin bağları çözüldü düşmemek için direndi.İşte tüm fırtınalar kopmuştu, o an aynı anda hem cennet hemde cehennem olmuştu orası onun için.Genç adam şaşkın bir şekilde yere düşen zarfı eline aldı ve kızın kulağına eğilerek ''Bunlar yaşaman gerekenlerdi ya benimle yada bir başkasıyla şimdi gitmelisin.Üstesinden geleceksin eminim.'' diyerek kapıyı kapattı.Kapanan kapının sesiyle kendine geldi kız bu asla beklemediği bir şeydi neler yaşanmıştı öyle halen aklı almıyordu.Eve döndüğünde olan biteni anlamaya çalışıyordu nasıl yapabilmişti bunu nasıl gitti eli o kapı tokmağına.Beynindeki uğultu dinmiyordu ve yaşadığı en şiddetli baş ağrısını hissetti bir an en şiddetli acıyı...Bütün yaşanmışlıklar tek bir seferliğine gözünün önünden geçmişti yastığında burnundan gelen kanı gördü ve derin bir uykuya daldı...
      Elinde kahvesiyle bir boşluğa saplanmıştı genç adamın gözleri.Neydi şimdi bu?Aylarca gelen o mektuplar, her seferinde kapının arkasında izlediği bu durum niye bu sefer değişmişti neden yine kapının ardından izleyememişti.İlk defa vicdan azabı çekmişti, kendisininde bir vicdanı olduğunu fark etmesi insani duygularının olduğunu hatırlattı ona.Oysa mutluydu o yalan ve yapay dünyasında, duygudan yoksun ilişkiler tatmin ediyordu onu.Birinin yok oluşunu görmezden gelmek en kolayıydı, bugüne kadar böyle üstesinden gelmişti ama bu sefer bedenende tükenişi görmek onu derinden etkiledi.Ne yapacağını bilemiyordu ama her şey için çok geçti...


                                                                 DEVAMI GELECEK...