24 Ocak 2017 Salı

Meğerse Bir Tiyatroymuş...


 Bir tiyatro sergileniyor gözlerimin önünde.O kadar büyük bir sahnesi var ki büyüleyici gözüküyor.
Tek bir yönetmeni ve benimde dahil olduğum birkaç izleyicisi var.Öyle enteresandır ki tek bir oyun gibi gözüken bu oyunun içinde milyonlarca oyun sergileniyor ve hepsi bir bütünü oluşturuyor.
Herkes kendi payına düşen rolü üstleniyor. Oyunculara öyle güzel bir hakimiyeti var ki yönetmenin herkes onun istediği rolden en fazla doğaçlama ile sıyrılabiliyor ama yinede özgün olamıyor.
 Görünürde herkes mutlu fakat perdenin arkasını görebilenler anlıyor asıl olanları. Mutlu sandığımız bu oyuncuların içinde fırtınalar kopuyor. Kimi ağlıyor haykıra haykıra, kimi sonsuz bir sessizlikte, kimi gülüyor, kimi öfkeli, kimi ise boşvermiş. Kimse kimseye bir şey söylemiyor sanki biri konuşacak olursa  tüm huzur kaçıcak, büyüsü bozulacakmış gibi. Tek bir kelime var herkesin dilinde sabretmek diye ve onun dışındaki tüm kelimeler yasaklanmış sanki.
 Ve birden bire kendimi görüyorum sahnede, nutkum tutuluyor. Çıldırıyor gibi oluyorum ama dönüp dolaşıp bu oyunun bir parçası olmaktan kurtulamıyorum. Çünkü biliyorum ki nefes almaya başlayan her canlı bu oyuna dahil oluyor, ritme ayak  uydurmasıyla oyuncu olabiliyor. Profesyonelliği yaşanmışlıklar ve tecrübeler getiriyor.
 Oysa bir köşede her şeyden soyutlamışım kendimi ama öyle değil, soyutlanamamışım...
O sahnede öyle güzel üstleniyorum ki üzerime düşen bu rolü usta sanatçılara bile taş çıkarırcasına. Acıyorum sonra kendime kendim gibi olanlara ve imreniyorum kendim gibi olmayanlara...
 En sonunda anlıyorum ki; Hayat bir tiyatro, dünya adında bir sahnesi ve milyarlarca oyuncusu olan.

9 Ocak 2017 Pazartesi


 Uzaklardan gelen bir bebek sesi, bu sefer ilk defa içimi yakıyor.
Bu ses öylesine acı bir şekilde çınlıyor ki kulağımda tarifi imkansız.Sese doğru ufak adımlarla ilerliyorum, korkmuşum.Beni korkutan bebeğin ağlaması değil, bebeğin acı içinde ağlaması.
Sese yaklaştıkça sesin tonu değişiyor, içimdeki korku uzaklaşıyor ve bir huzur ile doluyor içim.
Birden onu kucağımda buluyorum bana cennetten gelen bir hediye gibi sanki.Onu kokluyorum ve kokusunu içime çektiğim o an benden bir parça oluveriyor.
Uzaklardan biri yaklaşıyor, şaşkınlıkla o yöne doğru bakıyorum ve görüyorum onu.
Özlemiyle tutuştuğum adam, hiçbir şey olmamış gibi gülümsüyor bize.
Sahipleniyor sarılıyor ve sonu olmayan bir yolun başlangıcında buluyoruz kendimizi.
Sonrasında bu rüyadan hatırladığım tek şey oluyor gülümsemesi.