25 Eylül 2014 Perşembe

Umut Işığım (3)



Nefes alıyorsan yaşıyorsun demekti ama bu kız için geçerli değildi.Nefes alıyor ama yaşayamıyordu, o bu yaşama ait eğildi, o hep eksikti ve zaten ona biçilen yaşamın sonlarına yaklaşıyordu.Tükeniyor ve tükenişini izliyordu -bunu ilk olarak aynada kendini tanıyamadığında fark etmişti-.Masanın üzerindeki zarfların bir bir azalması gerekirken bunca zaman sadece tek bir zarf eksilmişti.
İlk zarfı bıraktıktan sonra kendini toparlayamadı yanıt bekledi, gelmeyen...O zaten çok acılar çekmişti bunun canını yakmaması gerekirdi, belkide gereksiz bir sitemdi bu yaptığı.Acele etmesi gerekiyordu, ayağa kalktı bu sefer tek bir zarf yoktu elinde telafi etmesi gereken günler vardı çünkü.Hazırlandı ve dışarı attı kendini.Dışarıdaki lodos kızın iç dünyasının bir yansıması gibiydi, hırçın, ama bu hırçınlık kıza huzur veriyordu.Anılar zihninin her bir köşesini kaplamıştı anıları tekrar yaşıyordu gözlerinde
''Kız:Biliyor musun alsan beni götürsen şöyle bir sahil kasabasına sen ve ben olsak bitek yeni bir yaşam olsa, huzur bulsak birbirimizde, demişti.
Çocuk:Sustu ve sadece kızın gözlerinin içine bakarak gülümseyebilmişti.''
Anılar böyle geçiyordu kızın gözlerinden, her yaşayışta bir yara daha açılıyordu en derinden...
Yol bu sefer o kadarda uzun gelmemişti, belkide o ilk heyecanı kalmadığından.Kendini kapının önünde buldu bu sefer gözyaşlarına direnmeyi başarmıştı.Zarfları usulca kapının eşiğine bıraktı ve arkasını dönüp uzaklaştı, arkasında onu izleyen gözlerden habersizdi...

                             
                             

                                                                       DEVAMI GELECEK...


   

                             

18 Eylül 2014 Perşembe

Umut Işığım (2)



Zaman akıp giderken gitmeyen tek şey anılardı...
Kız sürekli düşünüyordu, kullanıldığını sevilmediğini değer görmediğini ve bunların tam aksini...Öyle bir şeydi ki bu yorum yapamıyor, tanımlayamıyordu.Her yeni gün sona bir adım daha yaklaşmaktı ve en acısı da sonunun yakın olduğunu bilmekti.Gerçi artık acıyı hissetmiyordu kız, hastalığını öğrendiğinde de bu böyle olmuştu.O zaten böyle iğrenç karakterlerin nefes aldığı bir dünyada nefes almayı kendine bir hakaret olarak görüyordu.Bu yüzden ölüm ona hiç koymamıştı.Onun canını yakacak tek şey zamansız gidişin yakın olması ve söyleyeceklerinin içinde kalması olacaktı.Kız buna asla izin vermeyecekti bir karar aldı yazdıklarını ona ulaştıracaktı, hemde kendi elleriyle...


                                                                                                      DEVAMI GELECEK...

9 Eylül 2014 Salı

Umut Işığım


Uyandığında etrafın dağınıklığının yüreğinin dağınıklığının yanında bir hiç kaldığını farketti kız.Güneş henüz doğmamıştı bile bir süredir böyleydi uyku düzeni, uykuya yenik düştüğünde uyuyordu uyandığı saatler belli belirsiz saatlerdi.Uyanır uyanmaz bir sigara yaktı, onu yalnız bırakmayan tek şey oymuş gibi.Olur olmaz düşüncelerin birinde buldu yine kendini.Sorgulamaktan yorulmamıştı, hiç bıkmadan sorguluyordu yaşananları, milyon tane teori üretti böyle olmalarındaki nedenlerle alakalı ama hep en olumlusuna inanmaya çalışıyordu, hiç bir kötü sıfatı yakıştıramıyordu sevdiğine.Ruhu çok yorgundu kızın o bunları yaşamak için çok küçüktü henüz, hayatın acımasızlığının yüzüne vurulması onu çıkışı olmayan bir yola sürüklüyordu.Yatağından kalktığında masanın üzerindeki kağıtlar gözüne çarptı ona yazdığı bir sürü mektup, şiir, satırlar orada öylece ona bakıyorlardı yüzünde buruk bir tebessümle eline kağıtlardan bir tanesini aldı ve hafif bir sesle kelimeler döküldü dudaklarından:
''Bazen her şeyi göze alırsın, sebebi yoktur, sen benim her şeyi göze aldığımsın ama yavaş yavaş kaybediyorum seni farkındayım, kızıyorum kırılıyorum korkuyorum n'olur tut ellerimden.''
sustu kız onun yerine tek bir damla göz yaşı konuştu...


                                                                                               DEVAMI GELECEK...



7 Eylül 2014 Pazar

''Günün özlü sözü.''




Herşeyim ol demiştim, koskoca bir hiç oldu.
Benim herşeyim oldu, buna uygun davranmayı bilemedi.
Şimdi ne o nede ben herşeydik, koskoca bir hiçten ibarettik.




Dipnot:Sanırsam kısa cümlelerle kendimi daha iyi anlatabiliyorum. -.-

Buruk bir tebessüm var dudaklarımda



Buruk bir tebessüm var artık dudaklarımda, gülümsemeyi unutmamak adına.
Paramparça olmuş olsada yüreğim, tedavi olmayı bekliyor umutla.
Direnmeye yorgun düşmüş olsada ruhum, kalkmayı biliyor usulca.
Ve sonra, aklımın sorguları başlıyor...
Kalbimle aklım arasında bir savaş çıkıyor bunun sonucunda.
Aklım suçluyor kalbimi, hor görüyor, aşağılıyor yüreğimi.
Değer vermek suç olmuş farkında olmadan, sevmelere ceza var...
Uzun bir savaş bu aklımla kalbim arasında ama galip geliyor kalbim.
Duygular, acılar varken sus sorgulama artık acı çektirme  bu yüreğe sus! diyor.
Her savaş galibi gibi o da yorgun, her mağlubiyet alan taraf gibi de yıkık aklımın her bir köşesi...

3 Eylül 2014 Çarşamba

Sevgili okuyucum sadece okuma arada bir yorum yap.
Bak bana en yakın sensin şu an gel az dertleşelim, ne de olsa okudun yazılarımı en yakınım kadar sende biliyorsun artık yaşadıklarımı.Bir tavsiye ver geçsin artık şu acılar, bak dışarıda yağmur yağıyor miss gibi beton kokuyor! Yağmurla aksın gitsin acılar.
Okuduğunu anladığım an sevincinden öldüğüm okuyucum ben o kadar yazdım herkes beğendi de bu beğenmedi mi de takmadı, bir lafını bile yapmadı. Ahh ahh oysa ne umutlarla açmıştım bu bloğu hayallerim tek tek suya düştü. Ben adama sayfalar yazmışım adam beni gram takmamış ben halen dert yanıyorum bide okuyucumdan tavsiye istiyorum bu nasıl bi yüzsüzlükse.Zaten bana sorsan ben bu adama aşıkta olmadım okuyucum ama ona bir değer vermişim ki sorma tüm matematikçilerin aklı şaşar!
Yok yok ben akıllanmam yazmaya devam...

29 Ağustos 2014 Cuma

''Sen her şeye rağmen iyi ki olanım.''


Sen tüm doğrularımın tek yanlışı, sen keşkesiz hayatımın tek hatası
ve 
sen her şeye rağmen iyi ki olanım.
Yaşadığım hiçbir şey için üzülmedim, hiçbir zaman kızmadım sana kızamadım...
Mutlu oldum ben üzüntülerime çünkü yaşadığım her şeyden bir ders çıkarmayı bildim.
Sen geldin...
Bana zarar vermedin ama içimi parçalayarak gittin...
Bir yararın vardı bana sevdiğim, senin bilmediğin.Sen gelecekteki hatalarıma engeldin, ben bunu farkedince bir kere daha seni sevdim.
Sen senli zamanları mutlu kılarken sensiz geçen zamanlarda hayata tutunmak için bir sebeptin...

24 Ağustos 2014 Pazar

Bu nasıl oluyor?

Bazen şarkılar bazen de yazarlar anlatır sizi, en güzel eserlerinde.
Hatta öyle büyülüdür ki anlattıkları siz bile kendinizi öyle yorumlayamamışsınızdır bu zamana kadar.
Hiç düşündünüz mü bu nasıl oluyor diye?
Bana sorarsanız farklı yaşamlar yaşasakta aynı duyguları farklı olaylar karşısında hissediyoruz.
(Acıları, sevinçleri, özlemleri, mutlulukları, hüzünleri...)
Bir nevi paralel yaşam diyebiliriz buna.
Sadece bazılarımızın ifadeleri nettir, etkileyicidir ve kalemleri büyülüdür.
Kendi yaşadıklarımızın büyüleyici yorumudur bizi etkileyen.

23 Ağustos 2014 Cumartesi

''Olmuyor, olmuyor istesemde...''


Yokluğunu kimsenin dolduramadığını görmek, tüm acıları silip atıyor.
Bu bambaşka bir şey, hani bazen nefes alamadığını hissedersin, ölüm gibidir ama ölmezsin.
Bir yardım beklersin yaşayabilmek için senden sonra gelenler hep bir yardım eliydi benim için.
Sonuçta yaşarsın ama o ölümü unutamazsın, atlatamazsın etkilerini.
O misal, yaşıyorum bende....
Senden sonra gelenler hep bir yardım eli olduramıyorum,  yapamıyorum, nefes alıyorum ama yaşayamıyorum.

20 Ağustos 2014 Çarşamba





Mutluluk sahiden kocaman bir gülümseyiş midir?
Her gülümseyiş bir mutluluk, her gülen mutlu mudur?
Her mutluluğun altında kocaman acılar yok mudur aslında...
Hayat bu kadar ironikken mutluluk kocaman bir yalan, mutlu olmayı beklemek bencillik.
Peki gerçek değilse mutluluk yalansa gülümseyişler, ne zaman düşer maskeler?
Yada gerçekten mutlu olabilir miyiz?


19 Ağustos 2014 Salı

Huzur nerede, biz neredeyiz?





Huzur; yaşam için büyük bir nimet, mutluluğun kaynağı.
Peki herkesin arzulayıpta bulamadığı huzur nerede?
Aslında yanı başımızda huzur, yaşamak isteyene her yer huzur her yer mutluluk.
Her şey elimizdeyken, her şey imkansızmış gibi davranmamız tek sorun.
İmkansız yok imkansız sandıklarımız var, imkansız sandıklarımız acı.
Acının olduğu yerde huzur yok, her şeye rağmen sahte bir gülümseyiştir acı...

18 Ağustos 2014 Pazartesi

...



Sizinde hiç çekip gidesiniz oldu mu arkanıza bile bakmadan?
Bir tek siz, kulaklığınız birde sırt çantanızın olduğu bir dünyaya yolculuk yapmak istediniz mi?
(Sanki huzura kavuşacağınızı umarak...)
Peki ne engel oldu buna?
Seviyorum sandığınız sevdikleriniz mi?
Yoksa korkularınız mı?
Dönüşü olmayan bir yola girmekten mi korkuyorduk?
Yada anı mı yaşayamıyorduk?
Bana engel olan korkularımdı, anı yaşayamamamda bundandı.
Çünkü hiçbir zaman anı yaşayacak kadar cesur olamadım, yüzleşemedim korkularımla o kadar hür bırakamadım ruhumu.
Ben hep düşündüm sonradan olacakları ama olan bana olmuştu.
Belki bir gün kırarsam prangalarımı, hür bırakırsam ruhumu işte o zaman geerçek mutluluğu yaşayabilirim.




Dipot:Aranızda prangalarını kırmış olanların değerli yorumlarını ve tavsiyelerini beklerim. :)

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Öylesine bir yazı, içimden ne geldiyse. :)



Düşünmekten kafayı yemek üzere olduğum zamanları atlatmış olsakta etkilerini atlatabilmiş değilim.Mesela kimseye güvenemez oldum sonra birinin beni sevebileceği ihtimalleri kalktı ortadan.Hayat sanırsam oldukça acımasız düşünsenize birçok şey yaşıyorsunuz bazıları hiç umrunuzda olmuyor bazılarınında enkazı büyük oluyor.Gerçi bu konuda da hayat mı acımasız yoksa biz insanlar mı acımasızız tartışılır.
Mesela seninde varlığın iyi geldi ama enkazın büyük oldu, iyiki de oldu. :) Mazoşist değilim elbet ama yaşadığım her olayın bir ders olduğunu düşünüyorum, bir sonraki yaşanacaklar için. :) O yüzden keşkelerden uzak yaşayabiliyorum, elbet çok düşünüyorum bunun için ama getirdiği (+)lar büyük oluyor. Keşke dememek büyük bir (+) aslında.Tabi düşünmek iyi bir şey demiyorum çoğu zaman kafayı yemiş gibi hissettiriyor ama zaten normal olmak isteyen kim ki. :) Galiba konuyu çok dağıttım her neyse demek istediğim özlü bir sözüm vardı onu söyleyip ufaktan kaçayım. :)          

Hayat öyle ki anı yaşamak istersen sonuçları canını yakıyor,
Düşünerek yaşasan bu seferde yaşayamadıkların canını yakıyor...

Bunun bir ortası yok yani sonuç olarak canının hep yandığı bir hayat yaşıyoruz.Önemli olan keşkesiz yaşayabilmek.Yazılarımı yorumlarınızla güzelleştirmeniz dileğiyle...   :)

7 Ağustos 2014 Perşembe

''Son Mektup''


Bu bloğu açmamdaki asıl amaç hayal kırıklığıma söyleyemediklerimi buraya haykırmak belki de ona ulaşmaktı.Belki bir geri dönüşü olur diye ummuştum, o an ne düşündüğümü bende bilmiyorum. :) Yazılarımın büyük destekçisi olan yakın arkadaşım olmasa bu bloğu belki yinede açamazdım.Sonuç olarak bu blog açıldı ben her şeyden çok bloğumu sevmeye başladım, yazdıklarım okuyanlar tarafından beğenildi ama sanırsam bir haylkırıklığım beğenmedi dönüşü olmadı çünkü.Belkide ezildi benim kocaman yüreğim karşısında bunu bilemeyiz...Bu yazım ona hitaben yazılan son yazı bundan sonrası ancak onun bıraktığı izler için yazılabilir.

''Son Mektup''

            Merhaba hayal kırıklığım,
Bu sana son mektubum, öyle uzuncada bir şey değil, kalemim son kez oynuyor artık senin için bundan sonrası bıraktığın izler için.Ben senden gittim çoktan sen benden bir türlü çekip gidemedin ben izin vermedim.Sana sayfalarca yazdım, ben sustum kalemim konuştu sayfalara...
Bu beni çok rahatlattı da seni geri getirmedi bana.Benim savaşım çok büyüktü içimde, sana galip geldim yüreğime yenik düştüm.
Bilmeni istiyorum ki ben seni, sende yaşadığım hiçbir duyguyu unutamayacağım.Bugün kokunu başkasında duyduğumda nasıl tuhaf oluyorsa içim yıllar sonrada aynısı olacak.
Sende beni unutma hayal kırıklığım sen bana kısacık mesajları çok görsen bile ben seni sayfalara sığdıramadım, kelimeler hep yetersiz kaldı.Olur da bir gün konuşmak istersen sorgulamadan, ben hep buradayım.Ben senden gitsemde sen hep birazcık bende kaldın...


Son olarak bundan sonra kimseyi imkansızın yapma, sonucu can acıtıyor olabilir.Unutma isteseydin, isteseydik imkansız olmazdı..

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Hayal kırıklığım...

Çok özlersin, öyle çok özlersin ki o yokken aklının her köşesi onunla dolu olmuştur.
Onunla ilgili söylenenleri duymazsın çünkü onun iyi biri olduğuna inanırsın.
Sen onun iyi tarafını keşfetmiş ve buna aşık olmuşsundur.
Ona kızgınsındır, kırgınlığının tarifi bile yoktur ama içten içe yinede seversin.
Elinden gelen hiçbir şey yoktur...
Zaten oda yoktur, usulca çekip gitmiştir umursamadan ardında bıraktıklarını.
Sen şimdi güçlenmeye çalıştıkça bir tarafının ona hep ihtiyacı vardır...

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Artık alevleri sönüyor yangınımın ve ben senden gidiyorum.



En çokta kokunu özlüyorum. 
Hani o omuzlarına yattığımda boynundan doğru gelen,
üzerine sindi diye yıkamadığım hırkamdaki kokunu.
Sonra birlikte geçirdiğimiz o azıcık zamanlardaki kocaman anılarımızı özlüyorum,
gözlerinde gördüğüm sevgiyi özlüyorum, 
bana bakıp gülümseyişini özlüyorum,
bazen imkansızlığımızı bile özlüyorum ama sevmiyorum...
Ayrılığa sebep olan hiçbir şeyi sevmiyorum ve artık bende gidiyorum senden.
Alevleri sönüyor yangınımın ve küllerimi alıp gidiyorum...

31 Temmuz 2014 Perşembe

Dönmek varsa aklında çok geç kalma.























Beklentiler biter, umutlar tükenir ve beklenen gelir.
Zaman hatası yapmıştır beklenen, yaşanacaklara geç kalmıştır.
Bıraktığı gibi bulmayı bekler ama yanılmıştır, etraf çok dağınıktır ve bu onun gözünü korkutmuştur.
Ortalığı toparlayamaz, önceden de gidişi bu yüzdendir.
O kadar yürekli değildir o sadece ortalığı kolaçan etmeye gelmiştir...







Unut tesellileri. :)


      İstenildiğinde unutmak diye bir şeyin olduğuna inananlar var mı acaba  çok merak ediyorum.
Anıları unutmaya çalışmak onları hiç yaşanmamış gibi yaşamaya çalışmak hayatımda duyduğum en saçma şeylerden biri.Soruyorum size gerçekten de unutmak diye bir şey var mı?Unutmak hafıza kaybından dolayı ortaya çıkan bir durum değil midir? Yada beynimizi doldurmaması için önemsiz ve tekrarlanmayan anıların hafızadan silinmesi olayı değil midir?
 O zaman bu pekte istenildiğinde yapılabilecek bir olay değil.
Peki o zaman bu unut tesellileri niye?Sanki bir faydası varmış gibi.Hem niye unutulsun ki yaşananlar unutulması gerekseydi beynimiz bu görevi bizden önce hallediyor zaten.Madem unutacaktık neden yaşadık ki o zaman mutlu değil miydik?Kocaman kocaman gülüşlerimiz yok muydu?Sonu kötü bitti diye unutmaya çalışmak acizlikten başka neyin göstergesidir?Ne yani şimdi sonu kötü bitti diye büyük mutluluklarımızı çöpe mi atalım?O yüzden biraz acı verse de unutmaya çalışmak fazla saçma ben buna korkaklık diyorum siz ne dersiniz bilmiyorum o yüzden boş tesellileriniz size kalsın, cevabı biraz rahatsız edici olabilir. :)

29 Temmuz 2014 Salı

Yaşam sana bir hediye. :)



Sonunda ölüm olduğunu bile bile yaşarken,
ölüm neden koyar ki insana?
Yaşarken bile her gün ölmüyor muyuz yaşadıklarımızla veya yaşattıklarımızla?
Bir ömür ne kadar uzun olabilir ki yada ne kadar güzel olabilir?
Bir mucizedir aslında yaşam, tesadüflerle güzelleşen tercihlerimizle kötüleşen.
Şikayetçi olmak manasız yaşam sana sunulan bir hediye, tercihlerinle bunu  kötüleştirme hediyeni  kullanmak sana kalmış...

28 Temmuz 2014 Pazartesi

Bitmesini istemediğim...



Bitmesini istemediğim bir hikayenin kahramanıydım, 
okurken her sayfasını zevk aldığım.
Sayfalar yepyeniydi,
zamanla yıpranacağından habersiz...
Her bir sayfada yeni bir heyecan barındırıyordu,
hikayenin sonundaki acılardan habersiz...
Her hikayenin kötü bir kahramanı olur ve her hikaye mutlu sonla bitmezmiş ben bu hikayede bunu öğrendim fakında olmadan.
Bundan sonrası için kahraman olmaya pek niyetli olmasamda biliyorumki kitabı elinde beni bekleyen bir kahraman daha elbet var.



Dipnot:Özlediysen bunu söylemekten çekinme, yarın için özlediğini söyleyebilcek birini bile bulamayabilirsin.

25 Temmuz 2014 Cuma

















Söyleyemediğim cümlelerimde boğuluyorum artık zaman tükenmiş, benim kıyametim çoktan kopmuş gibi.Bu hikayenin bir sonu yok, çözüm yok, yolun sonu karanlık. Hikayenin kahramanı benim bir şeylere hep geç kalmışız, kitap eskimiş, sayfalar hep yırtık.Şu sıralar bitmek üzere bir hikayenin kahramanlarıyız biz artık...

24 Temmuz 2014 Perşembe
















Birilerinde hep seni aramak nedir bilir misin?
Arayıpta bulamamak...
Acının geçtiğine inanıp her şeye gülümsemek?
Sanır mısın bende bu kadar değerlisin,
bilir misin omuzlarında bulduğum huzuru bir daha hiçbir yerde bulmadığımı ve 
bilir misin her şeye rağmen bir tek sana ihtiyacım olduğunu?

Zaman dediğimiz şey...

 Zaman dediğimiz şey nedir?

    Zaman hiç ummadıklarımızı yaşadığımız bir film şeridi aslında.En mutlu olduğumuz anlar için bile bir gün ağlayacağımızı bilmek en kötüsü.Değer verdiklerimiz, sırtımızdan vuranlar, mutsuzluklarımızla mutlu olmaya çalışanlar bu film şeridindeki en karaktersiz karakterler!
Hepsi hiç ummadığımız zamanlarda girerler hayatımıza yönetmen bellidir bir seçim şansımız yoktur, sadece yolun sonu yaklaştıkça zamanımız tükenmeye yakınken kendi filmimizi izler ve mutlu olduğumuz anların bile acısını çektiğimizi görünce bir kere daha acı çekeriz...


22 Temmuz 2014 Salı

Sayfa aralarından...

Hep böyle bir yerde yaşayıp yazmaktır hayalim, o yoksa bende odamda şarkıların sessizliğinde yazarım...
 Hayat bir çıkmaza sürüklerken umutlarıyla yaşamaya çalışan insanlar değil miyiz oysa hepimiz.
O kadar şey yaşanmasına rağmen seninle ilgili umutlarımın olması da bunun kanıtı değil mi?
Keşkeler yakışmaz ağzıma benim keşkelerim senin yapamadıklarına, kendi aptallıklarıma...
Birine çok güvenip de sonunun nasıl hüsran olabileceğinin en iyi örneğiydin sen benim için.
Değerlim oldun, her şeyim oldun ama koskoca bir hiçtin aslında.Bizim için yapılacak hiçbir şey kalmamış, boş umutlardan başka...
Şimdi soruyorum sana küçücük heveslerine nasılda kurban ettin benim kocaman hayallerimi? 


Dipnot:Bu güzel resim http://zoitsa59.blogspot.com.tr/2010/07/zoi-huzur-aryor.html yazısından alıntıdır.

Emeğine sağlık Zoi. :)

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Durum benden öte...

Her saniyem senken, aklımın her köşesi senle, seninle ilgili anılarla doluyken ve sen yokken mutlu olmamı bekleme benden.(İyi ve düzgün bir insan olmam buna yetmez, güç lazım sabır lazım bunun için.)Ben seni sayfalara sığdıramıyorken sen beni teselli cümlelerine sığdırdın.Şimdi çok merak ediyorum bu vazgeçiş ne kazandırdı sana?
Hani hatırlar mısın benden kopamadığın için uyuyamadğın zamanlar vardı, bakıyorumda şimdi yine uyuyamıyorsun bu sefer bende yokum kimden kopamıyorsun?
Öyle güzel sevdim ki seni kayıtsız şartsız sorgusuz süalsiz ve inandım ki sende sevdin. Sonra ne oldu da vazgeçtin?
Hangi yüreğe yakışırdı ki bu öylece koyup gittin?
Durum benden öte sevmedin işte.
      

18 Temmuz 2014 Cuma

Peki hiç mi özlemiyorsun kokumu?



Özlüyorum, kızamıyorum bir türlü söylenecek tüm sözlerim seninle tükenmiş.
Aşk değil, sevgi değil çok daha ötesi.Yıllardır yanıbaşında her şeyiyle yanında olan birini kaybetmek gibi yada her neyse işte adını sen koy.Gerçi bir adı yok ki bunun tanım yok, yorum yok.
Şimdi yine ben varım duygularım gurursuzluğum belkide yüzsüzlüğümle ama en çokta tüm olgunluğumla ben varım ve burdayım.Karşına çıkıp her şeyi söyleyebilcek kadar yürekli, karşına çıkmaktan korkacak kadar aciz.Şimdi yine yalnızlığımla bir başıma içindeki kırgınlıkla yürüyorum, düşünüyorum düşünüyorum da bir çıkış yolu bulamayınca yine yazıyorum.
Peki sen tüm sorularımın cevabından korkup kaçacak kadar ne yaşadın?
Ne seni bu kadar umursamaz yaptı?
Canın yandığı kadar can yaktın da neden hiç acımadın?
Tüm sorularla beni neden yapayalnız bıraktın?
Bu kadar mı önemsizdim yada bu kadarmı acımasızsın?
Hiç mi anlamadın, her şeyi geçtim hiç mi hissetmiyorsun canımı yakışlarını?
Bu kadar  umursamaz davranabilmek ne biliyim zor şey doğrusu...

Peki hiç mi özlemiyorsun kokumu?

17 Temmuz 2014 Perşembe

Aslında hepimiz birbirimiziz...


     Hani bazen fırtınalar kopar içinizde, çok şeyler söylemek ister de hiçbir şey söyleyemezsiniz.İçimdeki fırtınların şiddeti arttıkça yazmalarım arttı benimde söylemek istediğim her şeyi sayfalara döktüm.Başta elbet çok rahatlattı ama bu yeterli olmadı, istedim ki yazdıklarım herkese ve belkide okumasını istediğim kişiye ulaşsın.Başta hiçbir şey yapamadan yazmaya devam edebildim sadece, yazdıklarım bana kaldı yine.Bu böyle olmamalıydı ve bir anda kendimi bilgisayarımın karşısında nasıl bi giriş yaparım diye düşünürken buldum.
      Ben inanıyorumki aslında hepimiz aynı şeyleri yaşamasakta yaşadığımız olaylarda hisettiğimiz duygular aynı yada birbirine çok yakın ve bu yüzden aslında hepimiz birbirimiziz.Bu bloğun adını bulmak için günlerce düşündüm ama bir şeye yoğunlaşırsanız hani içinize sinen bir türlü olmaz ya tamda o oldu.Hiç ummadık bi anda -tramvayda ters düzü okurken- bu isim (İçinizdeki ben) geldi aklıma ve günlerdir düşündüğüm bloğumun adı tamamdı. :) İçinizdeki ben tamda benim bloğuma uygun bir isim oldu.Çünkü burda sizinle kendi duygularımı yaşadıklarımı ve sizdeki beni görmek istiyorum.Umarım keyifli ve uzun soluklu geçen bi serüven yaşarız. :) 
     Birde unutmadan bu benim ilk deneyimim sizi biraz sıkmış olabilirim, tavsiyelerinizi bekliyorum. :)